19. yüzyıl ortalarına (1860'lara) kadar dünya çapında demiryolu ulaşımının artması sebebiyle turizm fena halde patlamış; pasaport ve vize anlayışı sistematik şekilde günümüzdeki haline doğru evrilmeye başlamıştır. Fakat 1861 yılına gelindiğinde Fransa Hükümeti pasaport ve vize uygulamalarını kaldırmış, birçok Avrupa ülkesi de bunu izlemiştir. 1914 yılında 1.Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ise uluslararası güvenlik endişelerini gün yüzüne çıkarmış, böylece pasaport ve vizeler “geçici” önlem olarak tekrar uygulamaya konulmuştur.
O dönemden beri çeşitli düzenlemeler, ülkelerin kendi içlerinde getirdiği bazı kurallar ve teknolojik imkanlar ışığında e-pasaport gibi uygulamalarla pasapor-vize anlayışı bugünkü halini almıştır.Osmanlı İmparatorluğu'nda Pasaport Nasıldı?
Ülkemizde ise pasaport ilk olarak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1808’li yıllarda yurt dışı gezileri için II.Mahmut döneminde çıkarılmıştır. O döneme kadar Osmanlı halkı, gidecekleri ülkelerden o ülkeye ait pasaport alırlardı ve Türk Elçileri de bu uygulamaya tabii tutulurdu. Bu durum Osmanlı Devleti için alçaltıcı bir durumdu. II.Mahmut bir düzenleme yaparak 3 farklı pasaport uygulaması getirdi. Osmanlı tebaa ( İslam olan halk), raeya (Hristiyan olan halk ) ve sefir gidecekler için de Hariciye Nazırlığın’dan (Dışişleri Bakanlığı) pasaport verilmesi zorunluluğunu getirdi. Bu uygulamayla birlikte yurtdışına seyahat yapacak Osmanlı vatandaşları artık pasaport kullanmaya başladılar.
1838 tarihinde yurtdışına çıkacak olan Osmanlı vatandaşlarına Dış İşleri Bakanlığı tarafından Avrupa’daki kurallara uygun pasaport verilmeye başlandı. Osmanlı ülkesine girecek yabancılar da Avrupa şehirlerindeki Osmanlı konsolosluklarından vize alacaktı. Hatta o yüzyılda Osmanlı vatandaşı olmak pek itibarlıydı.
Bununla birlikte Osmanlı döneminde mürür tezkeresi adında bir iç pasaport vardı. Ülke içinde seyahat edebilmek, özellikle İstanbul’a gidebilmek için alınması gerekirdi. Bu belge mahalli yöneticilerden alınırdı. Uygulama 2.Meşrutiyet döneminde kaldırılmıştır.